Makalesinde yaylaların sadece otlak değil, aynı zamanda Türk kültürünün binlerce yıllık hafızası ve kimliği olduğunu vurgulayan Kızıltan, İsviçre örneğini vererek Türkiye’nin yaylalarını turizme açmak ve kültürel mirasını korumak için hukuki zeminde yeni ve akılcı adımlar atması gerektiğini vurguladı.
“Göç, bizim varoluş biçimimizdir”
Göbekli Tepe’deki arkeolojik keşiflerden yola çıkan Kızıltan, göçebeliğin Türklerin tarihi ve kültürel kimliğinin temel bir unsuru olduğunu belirtti. Kızıltan’a göre, yaylalara göç, yalnızca hayvancılık faaliyeti değil, aynı zamanda ruhsal bir ihtiyaç ve ontolojik bir eylem.
“Yaylaya çıkan insan fiziksel bir mekâna değil, kendi özüne çıkar” diyen Kızıltan, bu geleneği yalnızca teknik bir mevzuat çerçevesinde ele almanın toplumsal barışı zedeleyebileceği uyarısında bulundu.
“Devletin görevi ceza değil, çözüm üretmektir”
Taşköprü Yaylası’ndaki konteyner olayında kamu otoritesinin reflekslerini eleştiren Kızıltan, “Devlet vatandaşla vatandaşın ya da vatandaşla devletin karşı karşıya gelmesini değil; hakkaniyeti ve düzeni sağlamalıdır” ifadelerini kullandı. Kızıltan, devletin süreci profesyonel ve bilimsel zeminde yönetmesi gerektiğini belirtti.
“Yaylalar nefes alma alanlarımızdır”
Kızıltan, Türkiye’deki mülteci nüfus artışına dikkat çekerek, “Milyonlarca göçmenin şehirlerimize yerleştiği bir ortamda, bu ülkenin asli unsuruna yaylada birkaç ay geçirmesi çok mu?” sorusunu yöneltti. Kızıltan, emeklilerin otel tatili yapamadığı bir ülkede konteynere dahi tahammül gösterilmemesini “vicdani bir sorun” olarak değerlendirdi.
“Çifte standart toplumsal güveni zedeler”
Dr. Sabri Kızıltan, birçok kamu görevlisinin yaylalarda kaçak ve lüks yapılar inşa ettiğini, ancak sıradan vatandaşın geçici bir konteynerle hedef haline getirilmesinin çifte standart algısını güçlendirdiğini ifade ederek bu durumun kamuoyunda adalete olan inancı da sarsabileceği uyarısında bulundu.
“Yasak değil, kural gerekir”
Yaylalardaki kontrolsüz yapılaşmanın mevcut yasalarla engellenemediğini belirten Kızıltan, mevcut düzenlemelerin kaçak ve plansız büyümeyi körüklediğini söyledi. İsviçre örneğini veren akademisyen, Türkiye’nin yaylalarını turizme açmak ve kültürel mirasını korumak için hukuki zeminde yeni adımlar atması gerektiğini vurguladı.
“Devlet bir karar aşamasında”
Kızıltan, “Yaylalarımız Latin Amerika gettolarına mı dönecek, yoksa İsviçre Alpleri gibi mi olacak? Bu bir tercihtir. Mesele konteyner değil, meselemiz kuralsızlıktır” diyerek devleti akılcı, kapsayıcı ve kültürel hafızaya saygılı bir yol haritası çizmeye davet etti.